Kaliforniya Bilim Akademisi / Renzo Piano ve Stantec Mimarlık
Renzo Piano’nun high-tech ve çevresel değerlerini taşıyan Kaliforniya Bilimler Akademisi, San Francisco’nun simgelerinden biri olarak dikkat çekiyor. Doğayı anlamak ve korumayı tasarımla birleştiren yapı Leed sertifakası alan örnek yapılardan bir tanesi.
San Francisco’da gibi güçlü çevre bilinci olan bir şehirde, büyük bir kültür ve bilimsel kurum tasarlarlarken, şimdiki zamana ait vizyonu ifade eden bir dil bulmak da gerektiriyordu. Doğa Tarihi Müzesi’nin çekici mekanları, soluk alan büyük yeşil çatı, saha çalışmaları ve araştırmaların başarılı bir şekilde bir araya geldiği yeni Kaliforniya Bilimler Akademisi merkezi, mimariyi kullanarak, doğa bilimlerine olan tutkuyu ve dünyanın kırılgan olduğu gerçeğini iletmeyi amaçladı.
Renzo Piano Building Workshop + Stantec Architecture
Kaliforniya Bilimler Akademisi, 1853 yılında San Francisco’da kurulmuş ve ABD’deki en prestijli kuruluşlardan biridir. Kamusal deneyimlerin ve bilimsel araştırmaların aynı yerde gerçekleşmesine imkan sağlayan nadir doğal bilimler enstitülerinden biridir.
1989’daki Loma Prieta depremi sonrasında Akademi binalarının çoğunun yıkılmasının ardından bu yeni bina için çalışmalara başlandı. Bugünkü Akademi, 1916 ile 1976 yılları arasında inşa edilen ve merkezi bir avlu etrafında gruplanmış olan ilk yapılar aynı yerde, Golden Gate Parkı’nın içinde bulunmakta. Yeni projede korunan yapılarından üçü: Afrika Salonu, Kuzey Amerika Salonu ve Steinhart Akvaryumudur. Yeni binalar, orijinalleriyle aynı konumu ve yönelimi korumuş olup, tüm fonksiyonları merkezi avlu etrafında düzenlenmiştir. Bu avlu, koleksiyon sergilerinin giriş lobisi ve dğüm noktası olarak hizmet ediyor. Bu düğüm noktası, örümcek ağına gibi uzay kafes bir retiküler yapıya sahip olan, merkezi kavisli cam bir kubbe ile örtülmüştür.
Merkezi çatı altında sergi alanları, eğitim, koruma ve araştırmayı birleştiren yapı, Akademinin doğa tarihi müzesi, akvaryum ve planetaryumu da örtülemektedir. Bu farklı unsurların çeşitli şekilleri, binanın çatı planında ifade edilmiş ve bileşenlerinin formunu takip etmiştir.
37.000 metrekarelik kompleks, parkın bir parçasının kesilip yerden 10 metre yukarı kaldırılmış halini andırır. Bu “yaşayan çatı”, özel olarak tasarlanmış biyolojik olarak parçalanabilir hindistancevizi lifi kaplarına dikilen 1.700.000 adet ekilmiş yerli bitki ile kaplanmıştır. Çatı kenarında doğal bir peyzaj gibi, yapıdan uzaklaştıkça artan dalgalı çatı yapıya dönüşerek, çatı düzleminden yükselen çeşitli boyutlarda kubbe serisi oluşturur. İki ana kubbe, planetaryum ve yağmur ormanı sergilerini örter. Kubbeler, havalandırma için açılıp kapanan otomatik olarak tasarlanmış pencereler ile donatılmıştır.
Toprağın neminin, termal inersiyon fenomeni ile birleşmesi, müzenin içini önemli ölçüde soğutur ve bu sayede zemin katındaki halka açık alanlarda veya cephedeki araştırma ofislerinde klima ihtiyacını ortadan kalkar.
Fotovoltaik hücreler ise, yeşil çatının çevresindeki şeffaf kubbeyi oluşturan iki cam panel arasında bulunur; bunlar, müzenin ihtiyaç duyduğu elektriğin %5’ten fazlasını sağlamaktadır.
Malzeme seçimi, geri dönüşüm, mekanların doğal aydınlatmaya göre konumlandırılması, doğal havalandırma, su kullanımı, yağmur suyu geri kazanımı ve enerji üretimiyle: tüm bu çevresel tasarım yaklaşımlarının projenin ayrılmaz bir parçası haline gelmesi, müzenin LEED platin sertifikası almasına yardımcı oldu.
Mimarlar: Renzo Piano Building Workshop, Stantec Architecture Yıl: 2008 Fotoğraflar: Tim Griffith, Nic Lehoux, Justin Lee, Tom Fox, SWA Group, Shunji Ishida Üreticiler: Pyrok, Zone Display Cases, Hydrotec, Josef Gartner, Otis, Reynolds Polymer Technology, Steelcase, Webcor Concrete